Canımız, malımız, yüreğimiz yanıyor. ‘Orman vatandır’ derdi büyükannem vatan yanıyor cepheye yardım zamanı. Destek her zaman bağıra çağıra olmaz. Yardım talepleri, ağaç bağışı ne zamanı ne yeri. Gerçekçi olalım bunların yangının söndürülmesine hiçbir faydası yok. Ağaç bağışları ile bankaları zengin etmeyelim.
İyi niyetle sosyal medya havuzuna atılan yalan yanlış bilgi “Sosyal Medya da yangını körüklüyor” Kirli bilgiyle “hakikat gevezeliği yapıp” Popüler bilgi ve paylaşımlarla yüreklerimizi kirletiyorlar. Zaten evvelden kalma kin ve kırılganlıklarımız var küçük bir kıvılcımla tutuşuyor, çatlaklarımız büyüyor.
Yurt dışından yardım isteme, ihtiyaç listesi yayınlama, mutlaka okuyun türünden paylaşımlar istemeden de olsa sürece zarar veriyor.
Her taraftan ses çıktıkça ormanın sesini duyamıyoruz. Kendi derdimize düştük ormancılar ne halde unuttuk.
Şehir efsaneleri gerçek olmuş. Gerçekler işitilemiyor. Bilimden o kadar uzaklaşmışız ki uzmanlıklarımız sınırsız. Her konuda herkes uzman.
Orman nedir, nasıl korunur, ormancıların görevi ne?
İnsanlar da haksız mı değil elbette. Son yıllarda o kadar çok adaletsizlik, itibarsızlaştırma yapıldı ki her olayın altında bir çapanoğlu arıyoruz. Haksız mıyız?
İlk günlerde vakıflar bağış toplamaya başladılar. Toplumsal refleksle büyük şirketler ağaç dikmek için yüklü bağışlar yaptı. Oysa biliyoruz ki söz konusu vakıflar ağaç dikmez. Ağaçlar Orman Genel Müdürlüğü tarafından dikilir, bakımı yapılır. Toplanan bağışlar Orman Vakfına bağışlanır. Toplanan bağışların % 40’ı toplayan vakıflara kalır. Fidanı, Orman Genel Müdürlüğü eker, büyütür, sular. Türkiye’de fidan dikimi Kasım ayında başlayıp 3 ay sürüyor yani şu anda elzem olan fidan değil.
Yangından sonra alan temizlenir, yanmış ağaçlar kesilir. Toprak kendini toparladığında bölge 4 – 5 yıl içerisinde ağaçlandırmaya başlanır. Çoğu zaman bölge kendi haline bırakılır doğal ortamında doğa yeniden canlanır. Orman hiçbir zaman ölmez yangından sonra toprağın altında ve üstünde kalan tohumlar bahar yağmurlarıyla çimlenir.
Orman yangınlarına coğrafi özelliklere göre havadan ve yerden yapılan müdahaleler sonrasında soğutma işlemleri yapılır. Soğutma ve yerden müdahale tıpkı savaş meydanında askerlerin yaptığı titiz çalışma gibi birlikte yürütülür hiç biri tek başına yetmez öyle olsaydı 2018 yılında California’daki yangınlar 6 ay sürmezdi. Amerika yangın filosu en yüksek ülkelerden. 42 kişi hayatını kaybederken, 250 bin kışı evlerini terk etti. 7 binden fazla konut ve işyeri zarar gördü. Bölgedeki konut ve işyerlerinde 9 milyar dolar zarar tespit edildi. Avustralya yangınları keza aynı şekilde; aylarca sürdü. 1.25 milyar hayvan hayatını kaybetti, üzüm bağlarının üçte biri yok oldu.
Orman yangınları neden çıkar %90’ı insan kaynaklı. Bilim insanları 40 derecenin üzerindeki sıcaklıklarda özellikle belirli orman türlerinde taşlar ve yaprakların tutuşmasıyla kendiliğinden yangın çıkabilir diyor.
Desteklerimi biriktirelim yangın alanlarını ıslah etmek için, zarar gören tarımsal ve hayvansal üretimleri toparlamak için. Çiftçinin borçları ertelenmesin silinsin, orman alanları turizm dâhil hiçbir farklı amaçla kullanılamasın, kusuru olanlar cezalandırılsın, dersler çıkarılsın.
Vatanımız yanıyor hepimiz öfkelenmekte haklıyız, eleştirmekte haklıyız ama biraz sükûnet, biraz duyarlılık.
Uçaklar, helikopterler söndürme yöntemleri hepsi eleştiri konusu.
Neden uçak kullanılmıyor?
Avrupa’nın ortalama rakımı 340 metre, Türkiye 1141 metre. Uçak sayıları, nasıl kullanılacağı hepsi o kadar teknik konular ki; örneğin uçaklar özellikle büyük olanlar havalimanlarındaki su tanklarından su alabiliyor. Küçükleri denizden. Oysa helikopterler hem daha fazla sorti yapabiliyor hem de Türkiye’de sayıları 4006 adet yapay yangın su havuzundan su alabiliyor. Yangın tatbikatları yüzlerce farklı risk analizi ile birlikte Orman mühendisliği kullanılarak yapılıyor.
Her bölgenin yangın haritası ve müdahale eylem planı farklı. İklim değişikliği, ağaçların türü, zeminin yapısı, bölgenin topoğrafyası hepsi müdahaleyi farklılaştırıyor. Şu anda nem oranı %10 bile değil. Rüzgârın da etkisiyle yangının enerjisi yükseliyor müdahale zorlaşıyor.
Elbette sesimizi çıkarmalıyız ama kırıp dökmeden. Önyargısız, bilimi temele koyarak, bilenlere saygı duyarak. Daha sonra etkilenen alanlardaki yaşamları onarmalıyız. Kayıpları karşılamalıyız. Kuşkusuz evrenin döngüsü her zaman adil olamıyor. “Birileri ölürken birileri oluyor maalesef” Ölümle yaşam gibi bize düşen doğal seleksiyona uyum sağlamak. Başımıza ne geldiyse doğaya hükmetme sevdamızdan, düzene kafa tutmaktan.
Gerek yangınların söndürülmesi gerekse sonra ne olacağı noktasında bilim dışı açıklamalar yapılıyor. Yanan yerlere meyve ağacı dikmek gibi fikirler iyi niyetli olsa da bilimsel değil. Kuşkusuz orman oluşturmak orman mühendisliği bilimi ışığında yapılır meyve ağaçları orman ağacı değildir. Meyve ağacı diktiğinizde hem suyun fazla kullanılmasına neden olur hem de coğrafyanın biyoçeşitliliğini bozarsınız. Bu nedenle yangın alanları temizlenip ıslah edildikten sonra kendi haline bırakılır, burada canlılık devam eder. Bu şekilde bölgenin zengin biyoçeşitliliği de korunmuş olur.
Ormanlar sadece ağaçlardan oluşmaz arman altı çalı ve diğer canlıların kökleri çoğu zaman yanmaz, bahar yağmurlarıyla kozalak ve kökler yeniden yeşerir.
Yasımızı tutmalıyız müziğin sesini kısarak, kahkahaları azaltarak, işimize dört elle sarılarak, değer yaratarak. Mesela bayrakların yarıya inmesi için ne bekliyoruz, milli yas ilan etmek için ne olmasını bekliyoruz. Yasımızı tutalım, düğünü olanı, sahneye çıkanı, tatile gideni yargılamadan, kavgaya tutuşmadan. İyiyi paylaşmak kadar yası tutmanın da bir adabı olmalı elbette. Türkiye maalesef afet bilinci olan bir ülke değil. Acılarımızı yarıştırmak, yangından nemalanmak yakışıyor mu bize? Biz değil miydik tırnaklarımızla kazıyarak vatan topraklarını kurtaran memleketin her karış toprağını yeşerten.
Orman alanlarında piknik yapmayı yasaklayalım, sigara izmariti atmanın cezasını artıralım, toplumsal bilinci artıralım.
Günlerdir hararetle kurumları itibarsızlaştırıyoruz. Orman Genel Müdürlüğü yaptığı çalışmalarla son 20 yılda orman varlığını en çok artıran 4. ülke olmamızı sağladı. Yangınlara müdahalede hızında dünya ortalamasının çok üzerinde. Yangınla mücadele konusunda dünyanın en başarılı ülkelerinden biriyiz. Detaylar için Orman Genel Müdürlüğü’nün resmi hesabına veya bağımsız kuruluşların istatistiklerine bakmakta fayda var. Örneğin 27,6 milyon ha orman alanı olan İspanya’da son 10 yılda 90,6410 ha yanarken, 22 milyon ha ormanı olan Türkiye’de 6664,8 ha yangında kaybedildi.
İyi niyetle de olsa dünyadan yardım istemek, zaten yanan ateşi körüklemek ülkemize zarar veriyor. Turizm sezonunda yardım isteyen bir ülkeye turistler gelmek ister mi sizce? Diğer taraftan böyle bir felakette bir araya gelip mücadele veremeyeceksek herhangi bir savaş veya güvenlik sorununda varın halimizi siz düşünün. Kaldı ki zaten ülkelerin üye oldukları belirli kurumlar var. Onlar felaket zamanlarında üye ülkelere belirli destekler veriliyor. Ülkemizin itibarı ve güvenliği için gücümüzü birleştirip destek olmalıyız. Unutmayalım ki yansa da yıkılsa da yeniden yeşertmek, toparlanmak zorundayız. Böyle mi birlik olacağız böyle mi mücadele vereceğiz zorluklarla.
Yangın alanlarına gidip buraya uçak istiyoruz demek soruna herhangi bir katkı sunmaz onun yerine öncelikle gelin sosyal medyadaki yangını söndürelim. Yangın söndükten sonra topraklarımızı, anılarımızı, köklerimizi onaralım el ele.
Sadece 2020 yılında 603 milyon ağaç dikildi. Şu anda 9 adet İha ormanları kontrol ediyor. Binlerce araç ve işçi yurdun dört bir tarafındaki orman alanlarını korumak için arazideler.
Herkes yardımcı olmak için elinden geleni yapmaya çalışıyor, neden askerin veya jandarmanın yangın alanında olmadığı soruluyor. Çünkü yangın zamanı en kötü şey; ormanda karmaşa. Şehirlerde görev yapan itfaiye bile ormana giremez çünkü onun uzmanlık alanı değil. O daha çok şehir merkezlerine yakın alanlarda soğutma işlemine destek veriyor.
Diğer taraftan yangın gezegen için yenilenmenin bir yolu, milyonlarca yıldır dünyada binlerce yangın oldu. Onun için binlerce yıllık ağaçlar çok az. Doğa yaşlandıkça kendini yeniliyor. Yangın sonrasında toprak ve ekosistem kendini onarıyor, toprağın altındaki çeşitli organizmalar bir yıl içerisinde yeniden canlanmaya filiz vermeye başlıyor. Doğa gerçek anlamda asla ölmez, her seferinde küllerinden doğar. Çünkü doğasında canlılık var.
Aslına bakarsanız 2019 Tarım Şurası’nda “Orman yangınlarına müdahalede ileri teknoloji ve yapay zekâ uygulamalarının kullanılması” konusu çok önemli. Yaşadığımız olay ve bundan sonra özellikle de tüm tarımsal üretim ve kaynakları korumada mutlaka Tarım 5.0’ın getirdiği teknolojileri kullanarak önleyici çalışmaları yürütmeliyiz.
Tüm bunları neden mi anlatıyorum? Bilime duyduğum saygı ve önyargıyla mücadele için.
Nasıl ki işyerlerinde kullandığımız yangın söndürme cihazlarının miktarı ve nerede duracakları belirli risk analizleri sonucu planlanıyorsa. Ülkelerin yangınla mücadele planları da uzmanlar tarafından risk değerlendirme analizleriyle yapılıyor. Helikopterler, uçaklar, itfaiye araçları yani orman yangınlarına yönelik tüm makine ekipmanlar, operasyon planları ile entegre çalıştırılıyor. Plan yokmuş, hazırlık yapılmamış gibi göstermek kuşkusuz kurumları zan altında bırakıyor.
Sorunların çözümü kurumları toptan harcamakla değil öneri getirmekle mümkün. Bireysel olarak sokağa attığımız izmarit, piknikçilerin mangalı, sera gazı emisyonuna bilmeden yaptığımız katkı gibi bireysel tercihlerimiz iklim değişikliğine dolayısıyla orman yangınlarına zemin hazırlıyor. Yani hepimizin az da olsa sorumluluğu var.
Ülkelerin orman yangınlarına yönelik müdahale eylem planları coğrafya ile uyumlu Orman mühendisliği kullanılarak oluşturuluyor. Elbette işin ekonomik boyutu da var. Uçak veya helikopter kullanımı, hangi modelin kullanılacağı hepsi aynı zamanda bir bütçe yönetimi ve tercihi. Amaç bütçenin en efektif kullanımı ve yangınlarla en etkili şekilde mücadele etmek.
Bu arada; şu anda yangına müdahale eden uçaklar Türk Hava Kurumu’nun da içerisinde bulunduğu bir konsorsiyumdan 2020 yılındaki ihale ile kiralandı. Hangarda yatan uçaklar kullanılsın, pilotlar göreve hazır bekliyor açıklamaları hiç kuşkusuz gerçekçi değil sadece spekülasyon.
Hiç mi problem yok?
Yangının başından beri konunun teknik yönüyle ilgili bir kurul oluşturulup her gün belli bir saatte tüm basın organlarında yer alacak bilgi aktarımı yapabilirdi. Yangında kullanılan araç gereç ve yangınla mücadele konularında bilgiler herkesin anlayacağı şekilde kamuoyuyla teknik bir ekip tarafından paylaşılabilirdi. Önyargıları tetikleyecek, yanlış anlaşılacak İmar Kanunu gibi her türlü düzenlemenin önü alınabilirdi.
Ezcümle gezegen binlerce yıldır bin bir musibetle mücadele ediyor. Uzun zamandır düzenini bozduk, evini başına yıktık. Aklımız kısmen başımıza geldi, şimdi de gezegeni, geleceğimizi nasıl kurtaracağımız noktasında kavgaya tutuştuk. Ormanlar tarımın sigortası illa bir komplo teorisi üreteceksek adres Türk tarımının güçlü olmasını istemeyenler olabilir mi? Orman varlığı büyükbaş, küçükbaş hayvan, tarımsal üretim demek. Orman yangınları tarımsal üretimin sekteye uğratılması demek.
O zaman eskisinden daha güçlü bir tarım endüstrisi için çalışmalı, teknolojiye yatırım yapmalıyız. Öfke harlı bir duygudur ateşi besler çözümü değil. Gelin enerjimizi geleceği, yeşertmeye, can vermeye yönlendirelim.
Bugün yaşadığımız her şey sadece bizim değil toprağında evrenin de hafızasına kazınacak. Doğa kendini onaracak mutlaka, oysa yüreğimizde yanan yangın her geçen gün kora dönüyor kabuk bağlıyor acılarımız, öfkemiz dönüp bizi yakıyor. Verdiğimiz sınav sadece bizim hafızamızda değil toprakta, ağaçta da izler bırakıyor.
Biraz susalım, dinleyelim, iyi dileklerimizi paylaşalım. Pozitif bilime kulak verelim.
Alev almadan, yel almadan, sel gelmeden önlem alarak, teknoloji yatırımları yaparak afet bilinci oluşturmalıyız.
Yüreğimize de ormanlarımıza da su serpelim.
Geçmiş olsun, başımız sağ olsun.