HEMŞİNLİ KARA AHMET ROMANI
GİRİŞ
Birçoğumuz gibi ben de dedemin hayat hikâyelerini dinleyerek büyüdüm. Bu hikâyeleri her zaman kâğıda dökme arzusu içerisinde bugünlere kadar geldim. Yaklaşık iki yıl süren çalışmamı Temmuz 2021 itibari ile çok şükür nihayetlendirdim.
Bana geniş bir ailede yetişme; dedemi ve ninemi tanıma, tahsilimi yapabilme imkânı veren anneme ve babama, romanın kahramanı dedem Kara Ahmet’e sonsuz rahmet diliyorum.
Bu çalışmamda bana geçmişten hatırlatmalarda bulunan başta Neriman Halama; Melek, Rukiye ve Hacer ablama; Dursun ve İslam (Alpay) ağabeylerime, kardeşim Murat ve Dilek’e çok teşekkür ediyorum.
Yine çalışmalarımda bana sürekli destek ve yardımcı olan, eşim Sonnur’a, Merve Gizem kızıma ve Emre Safa oğluma minnettarım.
Tarihsel süreci izlememde yazdıklarından feyz aldığım Araştırmacı ve Tarihçi Yazarlar; Osman Coşkun ve Murat Ümit Hiçyılmaz’a, Halk Şairi ve Yazarı Âdem İmdat Kesici’ye, şair Arif Tarakçı kardeşime, büyük dedesinin hikâyesini benimle paylaşan değerli büyüğüm Cemal İnceoğlu’na çok teşekkür ediyorum.
Bu romanda geçmiş tarihimizden ve kültürümüzden birçok ortak değer bulacağınızı düşünüyor ve keyifli okumalar diliyorum.
Habip BALTACI
Bölüm 2'den.
"Dört amcaoğlu Hacibalta’ya indiklerinde; Çoço, Ğumno[1], Bodollu[2], Gelehli[3] ve Bagenli’den[4] gelip Hacıbalta’da buluşan seferberlik askerleri ile birlikte Hemşin’e doğru yürüyüşe geçtiler. Yol boyu ilerledikçe kendilerine katılan yeni askerlerle yaklaşık elli kişi olmuşlardı. Hemşin Deresi boyunca ikişerli, üçerli gruplar halinde başları önde kimi zaman sessiz, kimi zaman yanık bir türkü ile yollarına devam eden askerler bazen aşka gelip naralar atıyordu. Bir yandan da yanlarından ayırmadıkları tulum ile türküler söylüyor, ağıtlar yakıyorlardı.
“Asker ettiler beni
Doğri sürdiler Van’a
Yokmidur benum yarum
Ağlasun yana yana.
Hemşin’den ki yürüdüm,
Hava güneşli idi,
Bakamadum geriye
Gözlerim yaşlı idi.”
Hemşin’de güz bitmek üzere idi. Yapraklar rengârenk olmuş, çoğu dökülüp seferberliğe giden askerlerinin yollarını kaplamıştı. Askerler yaprakların üzerinde yürüdükçe çıkan sesler tuluma eşlik eder gibiydi."